29 Mayıs 2011 Pazar

Bir şehir ve bir kaç aydın insan...

Hayatın insanları nerde, ne zaman ve hangi koşullarda birleştireceğini tahmin bile edemezsin!
Kimisi sağcıdır, kimisi solcu…
Bazılarının dünya görüşü farklıdır; yani daha eğlenmeyi sever, daha çok gezmeyi…
Bazıları ise kapalı bir hayatı vardır.
Ev ve iş arasında gider-gelir.
Kimisi çok güler…
Bazıları ise hiç güler…
Ama insan her koşulda insandır.
Yani anlatmak istediğim, ne olursak olalım, insanlığımızı kaybetmeden yaşamalıyız.
Ve kalbinde hala “insan olduğunu” unutmayanları da kamuoyu ile mutlaka ve mutlaka paylaşmalıyız.
“İşte bak bu insan öyle biridir…” demeliyiz.
*****
Size bu satırları yazarken, güzel memleketimden bir yıldız daha kaydı…
Minicik yüreği olan bir “Kınalı Kuzu” edebi dünyanın uçsuz bucaksız diyarlarına göç etti!
Hem de onurluca, yiğitçe, kahramanca, savaşarak, korkmadan, güzel vatanı için mücadele ederek şehit oldu!
Birazdan adını yazacağım insanları ise o  “Kınalı Kuzu” buluşturdu.
Acıda, hüzünde ve “yeter son bulsun…”dileklerinde.
Kandıralı Oğuz Kır, yaşamla mücadelesini kaybetti…
Oğuz Kır, bu dünyadaki mücadelesini kaybetti ancak insanların içindeki o birleşme duygularını yeniden fitilledi.
*****
Oğuz Kır’ın ölümüyle birlikte bu kenttin aydınlık insanları bir araya geldi.
Kimisi avukat, kimisi doktor, kimisi iş adamı, bazıları gazeteci…
Oğuz’un ardında bıraktıklarına “destek” olmak, güç vermek, acılarını hafifletmek için!
Aydın olmak kolay değil dostlar…
Aydın olmak okumak, zengin olmak, çok gezmek, çok iyi yemekler yemek ya da Atatürkçülüğün arkasına sığınmak, gizlenmek değil.
Aydın olmak, gerçekten topluma aydın olduğunu göstermektir.
Oğuz’un ölümüyle bu kentte bunu başaranlar var.
Bu acıyı hafifletenler…
Annesinin gözünün yaşını silip, babasının sırtını sıvazlayanlar var.
Ben bugün bu dostlara teşekkür ediyorum.
Banu Yılmaz’a, Hüseyin Acurman’a, İbrahim Keleş’e, Başak Tüysüz Tungaz’a, Bülent Tungaz’a, Salih Aksu’ya ve Ahsen Okyar’a teşekkür ediyorum.
Onlar Oğuz’un manevi dünyalarına girdiler, acılı ailenin acısına ortak oldular.
Toplum arasında uçurum olmadığını gösterdiler.
****
Ve Oğuz Kır…!
Daha minicik yaşta kara toprakla tanıştı.
Kim bilir ne hayalleri, ne umutları, hüzünleri vardı…
Gizli gizli kim bilir kimler için gözyaşı akıttı.
Hangi acılara göğüs gerdi.
Ah yaşasaydı da şimdi onları anlatıyor olsaydı keşke…
Evet keşke.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder