Bir gece yarısı, evimiz basılacak ve emniyete götürülecek?
Alıp götürülen o dostlarda mı, hücrelere konup, onlar üzerinden milyonlara gözdağı verilecek?
Tek suçları ülkeyi sevmek mi?
Cumhuriyet’e sıkı sıkıya bağlanmak mı?
Demokrasiye inanmak mı?
Yoksa tarikatların perişanlığına sıkışmış, elinde iktidar gücünü göstermeye çalışanların gerçek yüzlerini ortaya çıkarmak mı?
***
Türkiye günlerdir hala ne olduğunu anlayamadığı Ergenekon Davası’yla sarsılmış durumda.
Hepimizin çok yakından tanıdığı, bildiği isimler gözaltına alındı, hatta bazıları tutuklandı.
ATO Başkanı Sinan Aygün, gözaltına alınmadan saatler öncesinde beni aramış!
Cep telefonunda çağrısını görünce kendisine döndüm!
Ancak o esnada toplantıdaymış görüşemedik.
Daha sonra yeni aradığında bu kez ben toplantıdaydım yine görüşemedik.
Zaten ertesi sabah gözaltına alınmıştı…
Kimdir Sinan Aygün?
Ankara Ticaret Odası’nın başarılı mı başarılı başkanı!
Sinan Aygün’ün ülke sevgisinden hiçbirimizin kuşkusu olabilir mi?
Yerli malına yönelik kampanyalar yaptıran, Atatürk ve Türk Bayrağı rozetlerini milyonlara dağıtan, teröre karşı her türlü kampanyada olan Aygün’ün bizzat kendisi değil mi?
***
Ya Hurşit Tolon’a ne demeli?
Hurşit Paşa’yı hepimiz çok yakından tanıyoruz.
Hem beyefendiliği, hem kişiliği, hem de Cumhuriyet’e olan bağlılığını çok iyi biliyoruz.
Bu kadar değerli bir insana yapılan doğru mu?
***
Gelinen nokta bardağın taştığı noktadır!
Ortada daha iddianame bile yokken, AKP hükümetine karşı eleştiri yapan bir takım insanların tutuklanması, demokrasi değildir.
Ve ne diyor Nazım, tutuklanan Cumhuriyetçiler için;
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
***
Diyelim ki, hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla
yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
***
Çağdaş ve laik Türkiye için, belki bir gün hepimiz bu tezgahlardan geçer, düşer ama yıkılmayız…Çünkü; “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder